“2023’e 10 kala Ar-Ge ve Yenilikte Samsun, Amasya, Çorum, Tokat” konulu panel
Paneldeki ilk konuşmayı yapan OMÜ Rektörü Prof.Dr. Hüseyin Akan, “Devlet Ar-Ge’ye çok büyük para ayırıyor. Ama bu bir türlü yeterince alınamıyor. Benim kanaatime göre Türkiye’de Ar-Ge yapmıyoruz. Ür-Ge yapıyoruz. Yani ürün geliştiriyoruz, yenilik yapıyoruz. Ar-Ge akıllı telefon gibidir. 10 TL’ye mal edersiniz bin TL’ye satarsınız. Yani en az 10 katına satarsınız. Bizim yaptığımız da 100 TL’ye mal ediyorsak 101 TL’ye satarız. Yani yüzde 1 veya 2 kar elde ederiz. Para harcarsınız ortaya bilgi çıkan ve bu Ar-Ge’dir. Bilgiyi kullanırsınız ortaya para çıkar bu da inovasyondur yani yeniliktir. Dolayısıyla bizim daha çok yenilik ve Ür-Ge üzerinden düşünmemiz lazım” dedi.
“ÖĞRETİM ÜYELERİMİZ MUTLU DURGUNLUK YAŞIYOR”
Öğretim üyelerinin durgun mutluluk ya da mutlu durgunluk yaşadıklarını belirten Akan, “Bir üniversitede Tıp Fakültesinin olması bir handikap mıdır? Samsun’daki bütün dolmuşların üzerinde fakülte yazılır. Üniversite yazılmaz fakülte yazılır. Samsun’da üniversite yoktur fakülte vardır. Tıp Fakültesinin bilimsel araştırma projeleri fonundan yılda kattığı para 6-7 milyon TL’dir ve bu paranın en fazla yüzde 20 – 25’ini Tıp Fakültesi kullanır. Gerisini Mühendislik ve diğer fakülteler kullanır. Bir üniversitede Tıp Fakültesi varsa, ister istemez dominant hale geliyor ve diğer teknik branşlar ya da sosyal branşlar öne çıkamıyor. 1970’li yıllarda teknik üniversite diye düşündüğümüzde aklımıza 3 tane üniversite gelirdi. Bunlarda ODTÜ, İTÜ ve KTÜ. KTÜ’ye Tıp Fakültesi açıldı, artık KTÜ teknik üniversiteler arasında sayılmıyor. Dolayısıyla belki merkezi yönetimin üniversiteleri teknik, sosyal ve sağlık diye ayrıştırması gerekir. Bizim Tıp Fakültemiz olmazsa ben bilimsel araştırma projelerinde yılda 100 bin TL harcardım şuanda 6 milyon TL harcıyorum. Buradaki sıkıntı şu, hiçbir mekanizma ne öğretim üyesini ne de sanayiyi zorlamıyor. Başı sıkışmayan herhangi bir buluş yapmaz. İhtiyacı olmayan herhangi biri yeni bir şeyler geliştiremezler. Bizim öğretim üyelerimiz mutlu durgunluk ya da durgun mutluluk yaşıyorlar. Yani halimizden mutluyuz. Yeni bir şeye, hareketlenmeye, başımıza iş açmaya niyetimiz ve ihtiyacımız yok. Sanayici de akademinin zaman isteyen bu proje anlayışına bir türlü ayak uyduramıyor. Çünkü sanayici ‘bana hemen bugün bilemedin 1 hafta içerisinde bana bir çözüm getir. Ben bunu üreteyim ve buradan para kazanayım. Öyle para yatırıp da 1 – 2 sene bekleyip, hatta sonucunda olacak ya da olmayacak diye bir riske giremem’ diyor” diye konuştu.
“KAMU, ÜNİVERSİTE VE SANAYİCİ BİRBİRLERİYLE KÜS”
Kamu, üniversite ve sanayicinin aynı dili konuşmadığının altını çizen Akan, “İstatistik rakamları mutlaka önümüzde olmalı. Ama olmazsa geçmişi, geleceği ve ne yapmamız gerektiğini ortaya koyamayız. Türkiye’de birinci sıkıntımız envanterlerimiz yok. Var olan da sağlıksız. Bu rakamların çoğunda yüzde 30 sapmayı aklınızda tutun. Ben sanayici odalara ‘üyelerinizin bir fikri, problemi varsa bize gönderin inceleyelim’ diye mektup yazdık. Bize hiçbir cevap gelmedi. Yani kamu, üniversite ve sanayi birleştirirseniz başarılı çıkıyor ama bizde küs çıkıyor. Aslında küs değiller. Eskiden küstüler, şuanda küs değiller ama hangi dille nasıl konuşacaklarını daha bilmiyorlar. Yeni yeni tanışıyorlar. Yani mahcup bir şekilde birbirleriyle ilişki içerisindeler. Tabiri caize flört ediyorlar. Bu olacak diye düşünüyorum. İkinci öğretimin kalkması lazım. ikinci öğretim üniversitelerde durgun mutluluğu sağlayan en önemli unsurlardan bir tanesidir. Öğretim üyesi sanayiciye gidip gerekirse, ‘arkadaş bak böyle bir fikrim var’ demeli. Kapitalist sistemde hiç ihtiyaç olmayan bir şeyi de siz ihtiyaç haline getirip satabilirsiniz” şeklinde konuştu.
“2023 HEDEFİNİN ANA LOKOMOTİFİ ÜNİVERSİTELERDİR”
Cumhuriyet tarihinden günümüze kadar çok defa kalkınma planlarının yapıldığını belirten Amasya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Metin Orbay, “İlk defa net somut veriler üzerinde bir vizyon tespit edilmiş durumda. Biz bu hedefe ulaşmak arzusu içerisindeyiz. Ulaşan ülkelerde baktığımızda ortak paydasının kamu, üniversite ve sanayi işbirliğinden geçtiğini görüyoruz. Biz bu hedeflere uzaksak maalesef ülkemizde bu işbirliğinin henüz istenilen seviyede sağlanmış olduğunu söyleyemeyiz. 2023 yılı hedeflerini tutturamamızdaki ana lokomotifin üniversite olduğu bir gerçektir. Başardığımız an rektörlerin çok büyük payı olacak. Ama başaramaz geride kalırsak da üniversitelerin temel sorumlusu olan rektörler olarak yine biz sorumlu olacağız. Bu sorumluluğu yaparken, üniversiteleri illeri, bölgeleri aynı şemsiyeler altında değerlendirmek çok da adil olmayabilir”
Üniversitelerin halen bilgi üreten bilimi bilim için yapan kurumlar olduğunun altını çizen Orbay, “Çoğu yüksek lisans ve doktora tezleri raflarda sanayi ve teknoloji ile kucaklaşmış olduğunu söylememiz mümkün değil. Sanayici de yine 20. yüzyılın ortalarında yaygın olarak görülen geleneksel yönetim ve üretim mekanizmalarını çalıştırıyor. Kamu da sürekli olarak üniversiteleri finanse ediyor. Artık kamuda öğretim elemanı istihdam politikalarına bir düzenleme getirilmesi bir şarttır. Çünkü çalışan akademisyen ile çalışmayan akademisyen arasında bir ayrımın olduğunu söylemek mümkün değil. Hatta çoğu zaman çalışan icat çıkarttığı için başına işte açabiliyor. Biz 1950’lerin, 60’ların, 80’lerin hatta 2010’ların müfredatlarıyla üniversiteden öğrenci mezun ettiğimiz sürece nitelikli iş gücüne girecek insanları mezun etme şansımız çok mümkün görünmemektedir. Ancak programlarımızı gelişen teknolojiye göre güncellememiz gerekiyor.”
“KAMU, ÜNİVERSİTE VE SANAYİCİLER AYNI DİLİ KONUŞMAKTA ZORLUK ÇEKİYOR”
Kamu, üniversite ve sanayicilerin aynı dili konuşmadığını ifade eden Borsan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ölmez, “Artık çok gözükmeyen ama ülkemizin kanayan yaralarından bir tanesi olan sanayi, üniversite ve kamu işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu ve bu hastalığın teşhis edildiğini net bir şeklide ortaya koyuyor. Herkes dersine çalışmış. Kamu eksikliklerinin neler olduğunu, neler yapılması gerektiğini biliyor. Üniversiteler yapılması gereken şeyleri biliyor. Sanayi de aynı şekilde eksikliklerin neler olduğunu biliyor. Ama OMÜ Rektörü Prof.Dr. Hüseyin Akan’ın dediği gibi kamu, üniversite ve sanayi birbiriyle küs. Aynı dili konuşmakta zorluk çekiyoruz. Aynı gemide giden, aynı kaderi paylaşan ama sanki ayrı dünyalardan gelmiş aynı dili konuşmayan 3 insan gibi. En önemli sevindirici tarafı ise bunun tespit edilmiş olmasıdır. Bu bence bundan sonra yapılacak işlerimizin çok daha kolay olacağının işaretidir. Bunun için önce birbirimize alışmamız ve anlamamız için farklı düzenlemelerle bir araya gelmemiz gerekiyor. Geçtiğimiz yıllarda yaptığımız beyaz yakalı eleman temininde arzu ettiğimiz sonucu alamadık. OMÜ’deki bin öğretim elemanı ile istifade etmeliyiz diye düşündük ve OMÜ’ye yazı yazdık. Bu konuda bizde kendimize göre bir proje geliştirdik. Öğrenci Kazanıyor, Üniversite Kazanıyor, Sanayici Kazanıyor (3K) ismini verdiğimiz projede çok önemli verimler almadık ama başlangıç olarak çok önemli bir çalışmaydı. Bu çalışmamızdan 6 tane beyaz yakalı eleman elde ettik. Kamu, üniversite ve sanayici ile ilgili sıkıntılarımızı başlıca nedeni aynı dili konuşamamamızdır. Yapılacak şey, çok sık bir araya gelmektir” ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından panele konuşmacı olarak katılan Rektörlere ve sanayicilere plaketler verildi.
KAMU- ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİ BÖLGESEL TOPLANTISI
(TR 83 ORTA KARADENİZ BÖLGESİ (SAMSUN, ÇORUM, TOKAT, AMASYA)